Çocuk hapishanesine ne denir? – Küçük parmakların ardındaki büyük sessizlik
“Sana bir hikâye anlatayım mı?” dedi Elif, çocuk mahkemesinin bekleme salonunda otururken. Gözlerinde ne çocukça bir ışıltı kalmıştı ne de yetişkinlere özgü bir sertlik. Arada kalmış bir varlık gibiydi, 15 yaşında ama kelimeleri 40 yaşındaydı. “Burası okul gibi değil, ama okul gibi davranmamızı istiyorlar,” dedi gülümseyerek. Çocuk hapishanesine ne denir? İşte bu hikâye, o sorunun cevabını değil, anlamını anlatıyor.
Türkiye’de çocukların tutulduğu yerlere resmi olarak Çocuk Eğitimevi denir. Güzel bir isimdir aslında — içinde “eğitim” geçer, umut vadeder. Ama o duvarların ardında büyüyen çocuklar bilir: isimler bazen sadece kâğıttadır; gerçekte orası bir sessiz okuldur. Suçla değil, unutulmakla cezalandırılan çocukların okulu.
Elif’in Hikâyesi: Kırık bir masumiyetin içinden
Elif, evden kaçmış, hırsızlıkla suçlanmış bir kız çocuğuydu. Mahkeme onun için “Çocuk Eğitimevine yerleştirilmesine” karar verdi. O gün kapıdan içeri girdiğinde, “Burada iyileşeceksin” demişlerdi. Oysa o sadece annesinin sesini özlüyordu. Ceza değil, sevgiye ihtiyaç duyuyordu.
Elif’in odasında üç yatak, bir masa ve demir pencereler vardı. Geceleri diğer kızlarla sessizce konuşurlar, “Bir gün dışarıda buluşalım” diye sözleşirlerdi. Çocukça umutlarla kurulan cümleler, sabah sayımında yeniden yutulurdu.
Erkeklerin çözüm arayışı: Müdür Yusuf’un stratejisi
Yusuf Bey, kurumun müdürüydü. İyi bir adamdı, ama dünyaya hep plan ve görev üzerinden bakardı. “Bu çocukları yeniden topluma kazandırmalıyız” derdi sık sık. Eğitim programlarını, disiplin kurallarını titizlikle uygulatırdı. Raporları dolu, duvarları boyalı, çizelgeleri düzenliydi. Fakat fark etmediği bir şey vardı: Çocuklar istatistik değil, hikâyeydi.
Bir gün Elif ona “Bizi neden çocuk gibi sevmiyorsunuz?” diye sordu. Yusuf ne diyeceğini bilemedi. Bu soru, sistemin ezberini bozuyordu. Çünkü o güne kadar kimse sevgiyi yönetmeliklerde aramamıştı.
Kadınların empatik gücü: Psikolog Derya’nın sesi
Derya Hanım, eğitimevinde çalışan psikologdu. Her çocuğun hikâyesini tek tek dinlerdi. Onun masasında gözyaşı dökmek yasak değildi; hatta cesaretti. “Ağlamak suç değildir,” derdi. Elif’in sessizliğini fark ettiğinde, ona bir defter verdi. “Yaz, içinden ne geçiyorsa yaz. Bu senin sesin olacak.”
Elif yazmaya başladı. “Burada günler sessiz ama kalbim gürültülü,” diye yazdı ilk satırına. Her cümlede bir umut kırıntısı, her kelimede bir çığlık vardı. Derya, o satırlarda suç değil, yarım kalmış bir çocukluk okudu. Ve anladı ki, çocuk hapishanesine en çok “dinleyen kulaklar” lazımdı, gardiyanlar değil.
Çocuk hapishanesine ne denir?
Hukuken adı Çocuk Eğitimevi. Çocukların topluma kazandırılması, eğitim görmesi, davranışlarının düzeltilmesi amaçlanır. 12 ila 18 yaş arasındaki çocuklar, suç türüne göre bu kurumlarda tutulur. Kağıt üzerinde “rehabilitasyon” merkezidir. Ama duygusal olarak, orası bir bekleyiş yeridir. Her çocuk dışarıyı, bir anne sesi kadar uzak ve bir pencere kadar yakın hisseder.
Gerçek şu ki; bir çocuk “eğitimevinde” değil de “hapishanede” gibi hissediyorsa, sistem amacını yitirir. Çünkü çocuğu cezalandırmak değil, yeniden kazandırmak gerekir. Oysa çoğu zaman, o duvarların ardında çocuklar büyür, ama umut küçülür.
Toplumsal körlük: Suçun kökeni mi, çocuğun hikâyesi mi?
Çocuk suçları çoğu zaman fakirlikten, istismardan, sevgisizlikten doğar. Ama biz suça değil, suçluya odaklanırız. Ceza veririz, ama nedenini unuturuz. Bir çocuk “neden” hırsızlık yaptı, “neden” şiddete karıştı, “neden” sokakta kaldı… Bu “nedenler” dinlenmeden verilen her ceza, bir yetişkinin vicdanına dönüşür.
Erkekler bu sorunu politik planlarla çözmek ister; “Rehabilitasyon merkezleri artırılmalı, fonlar güçlendirilmeli,” derler. Kadınlarsa yürekle yaklaşır; “Bir çocuk sevildiğinde değişir,” der. İkisi de haklıdır belki, ama eksik olan şey birlikte düşünmektir.
Elif’in Mektubu
Bir yıl sonra, Elif tahliye edildi. Kurumdan çıkmadan önce Derya’ya bir mektup bıraktı:
“Burada bana ‘çocuk eğitimevi’ dediler. Ama ben öğrendim ki, en çok insanı anlamayı öğreniyorsun burada. Eğer bir gün biri bana ‘orası nasıldı?’ diye sorarsa, ‘duvarlar yüksek ama kalpler daha yüksekti’ diyeceğim. Keşke her çocuk ceza yerine sevgiyle eğitilseydi.”
Sonuç: Çocuk hapishanesine isim değil, kalp gerek
Çocuk hapishanesine ne denir? Çocuk Eğitimevi denir. Ama belki bir gün, ona gerçekten eğitim veren, sevgiyi hatırlatan bir yer diyebileceğiz. Çünkü bir çocuğun kalbini değiştirmeden, yasayı öğretmenin anlamı yok.
Belki de en doğru soru şudur: Bir çocuk suç işlerse, onu cezaya mı, yoksa şefkate mi mahkûm edeceğiz?
Ve biz bu soruya verdiğimiz cevapla, kendi adaletimizin rengini belirleyeceğiz.